Bodrum Belediye Meclisi’nin, Belediye Başkanı Tamer Mandalinci’ye mülk satış yetkisi vermesi, Bodrum’un ekonomik çıkmazını çözmek adına alınmış cesur ve tarihi bir karar olarak tarihe geçmiştir. Bu kararın ardında yatan gerekçeleri anlamak ve bu süreçte yapılan eleştirileri değerlendirmek, konuya daha objektif bir bakış açısı sunmayı gerektiriyor.
Öncelikle, Bodrum Belediyesi’nin borçlarının büyük bir kısmının devlete, yani SGK ve Vergi Dairesi gibi kurumlara olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu borçlar, faiz oranları nedeniyle her geçen ay daha da büyüyerek, belediyeyi adeta mali bir uçuruma sürüklüyor. Borcun aylık faiz yükü milyonlarca lirayı bulurken, bu faiz oranlarının belediyeler gibi kamu hizmeti sunan yerel yönetimlere ağır bir yük bindirdiği açıktır.
Devletin, İçişleri Bakanlığı’na bağlı olan Bodrum Belediyesi’ne destek olması gereken bir noktada, faiz yükü altında bırakması ve bu yükü hafifletmek için kaynak aktarmaması düşündürücüdür. Ancak bu süreçte belediye başkanı ve ekibi, çözüm üretmek adına devletle mülk takası ve mahsuplaşma yoluna gitmişlerdir. Satışı yapılacak mülklerin bir kısmı yeniden devlete geçecek, yani aslında bu kaynak, kamunun elinde kalacaktır. Bir bakıma, sağ cebinden çıkan para sol cebine girecektir. Bu açıdan bakıldığında, bu çözüm belki de kamunun malını korumanın en mantıklı yoludur.
Ayrıca, satışa çıkacak mülklerin büyük bir kısmında “fuzuli şagil” durumu mevcuttur. Bu arsalar, yıllardır bazı kişiler tarafından işgal edilmiş ve haksız şekilde kullanılmaktadır. İşgaliye adı verilen “ecrimisil” ödemeleri, bu kişilere mülk üzerinde hak tanımadığı gibi, bu alanların satışını kolaylaştıracak bir süreçtir. Belediye, bu adımla hem mülklerin üzerindeki işgal problemini çözecek hem de kamu malını tekrar değerlendirerek borç yükünü hafifletmeyi hedeflemiştir.
Bodrum, onlarca holding ve dev şirketin faaliyet gösterdiği bir turizm cennetidir. Belediye Başkanı Tamer Mandalinci, bu süreçte Bodrum’da yaşayan ve büyüyen firmalara destek çağrısı yapmış, bu çağrısıyla “IBAN dağıtıyor” diye eleştirilmiştir. Aynı şekilde, hükümetle diyalog kurarak destek arayışına girdiğinde “hükümete yanaşıyor” eleştirileriyle karşılaşmıştır. Ancak burada şu soruları sormak gerekiyor:
Bodrum’un bu çıkmazını çözmek için eleştirenler ne yaptı?
Hükümetin kendi borçlarını ödemek için yaptığı satışlara neden ses çıkarmadınız?
Sorunu çözmek için her yolu deneyen bir belediye başkanını eleştirmek yerine, neden çözüm önerisi sunmadınız?
Hükümetin Mülk Satışları ve Milli Emlak İlanları
AK Parti hükümeti, 2003 yılından bu yana ülke genelinde özelleştirme ve mülk satışlarıyla büyük çapta kaynak yaratmıştır. Şeker fabrikalarından limanlara, elektrik santrallerinden kamu arazilerine kadar pek çok kamu malı, borçları ödemek ve bütçe açığını kapatmak için satılmıştır. Hükümetin bu adımları, aynı şekilde “kamunun malını koruma” gerekçesiyle savunulmuştur. Peki, bu durumda bir yerel yönetim aynı adımları attığında neden eleştirilmektedir?
Günümüzde de Milli Emlak Genel Müdürlüğü, hazineye ait yüzlerce araziyi satışa çıkarmaktadır. Örneğin, Çanakkale Gelibolu Bayırköy Köyü’nde 2.296,97 m² tarla, Erzincan Otlukbeli Avcıçayırı Köyü’nde 220,32 m² tarla gibi birçok taşınmaz, ihale yoluyla satışa sunulmaktadır.
Bu ilanlara ve daha fazlasına Milli Emlak’ın resmi web sitelerinden ulaşabilirsiniz.
Belediye Başkanı Tamer Mandalinci ve meclis üyeleri, Bodrum’un ekonomik krizine çözüm üretmek adına cesur bir karar almışlardır. Eleştirileri göğüsleyerek tarihi bir adım atan bu isimleri kutluyorum. Bu süreçte, mali krizle mücadelede her yolu deneyen ve kamunun malını koruyarak borç yükünü hafifletmeye çalışan bir ekibin çabası takdir edilmelidir.
Bodrum halkı olarak, bu süreçte dayanışma içinde olmamız, sorunların çözümü için el ele vermemiz gerekiyor. Çünkü bu kararlar, sadece bugünü değil, yarınları da kurtarmak için atılmış adımlardır.
Tarihi bir dönemeçte alınan bu cesur kararların, Bodrum’un geleceğini aydınlatması dileğiyle…