Bodrum’da inşaat yasağının sona ermesiyle birlikte sokaklar yeniden kamyonlar, iş makineleri ve beton dökümüne tanık olmaya başladı. Kentin her köşesinde yükselen yeni projeler, altyapı yetersizliği, ekonomik kriz ve çevre sorunlarıyla birlikte yaşanan karmaşık bir tablonun içinde yoluna devam ediyor.
İnşaat yasağının kalkmasıyla birlikte trafik, ağır iş makinelerinin ve inşaat araçlarının yoğunluğu sebebiyle daha da kilitlenmiş durumda. Hem yerel halk hem de ziyaretçiler, özellikle turistik bölgelerde artan betonlaşmanın gölgesinde Bodrum’un doğallığının hızla eridiğini hissediyor. Tüm bu yapılaşma hareketliliği, Bodrum’un su ve kanalizasyon sorunlarını da yeniden gündeme getiriyor.
Bodrum, Cumhuriyet’in 101. yılında dahi, birçok mahallesinde kanalizasyon sistemi eksikliğiyle boğuşuyor. Sonuç olarak, kent sokaklarında vidanjörler sürekli bir hareket halinde, atık su tahliyesi için oradan oraya yetişmeye çalışıyor. Öte yandan, susuzluk Bodrum’un en büyük krizlerinden biri olarak gündemde kalmaya devam ediyor. Su kaynaklarının yetersizliği, tankerlerle su taşınmasını zorunlu kılıyor. Bu, doğaya ve çevreye ek bir yük bindirirken, kentteki günlük yaşamı daha da zorlaştırıyor.
Ekonomik krizin gölgesi inşaat sektörünün üzerine ağır bir şekilde düşmüş durumda. Bankalar, yüksek faizli ve kısa vadeli kredi seçenekleriyle sektöre büyük zorluklar yaşatıyor. Yüksek kredi maliyetleri, Bodrum’daki emlak satışlarını durma noktasına getirmiş ve yapı stoğu inanılmaz derecede artmış durumda. Buna rağmen, inşaat firmaları arasında adeta bir yarış varmış gibi projeler birbiri ardına hayata geçiriliyor. Ancak, bu yarışın sonu nereye varacak?
Bodrum’un 20 yıl geriden gelen nüfus planlaması, gelecekte başta altyapı, su, elektrik ve yol sorunlarının daha da derinleşeceğinin sinyallerini veriyor. Bugün bile hızla artan nüfus, mevcut sağlık ve eğitim kurumlarını yetersiz bırakıyor. Hastaneler dolup taşarken, güvenlik güçleri de aşırı yükle baş etmeye çalışıyor. Üstelik yaz aylarında nüfusun birkaç katına çıkmasıyla bu sorunlar daha da dayanılmaz hale geliyor.
Sonuç olarak, Bodrum yalnızca beton binalarla değil, çözülmeyi bekleyen devasa bir altyapı kriziyle de yüzleşiyor. Göz alıcı yeni projeler, kentte yaşayanlar için yalnızca birer yapı değil; çözülmeyi bekleyen sorunların habercisi. Bodrum, planlı ve sürdürülebilir bir kalkınma modeli olmadan, yalnızca yükünü daha da ağırlaştıran sorunlarla baş başa kalacak gibi görünüyor.
Geleceğe umutla bakabilmek için, yerel yönetimlerin hızlı ve akılcı çözümler üretmesi, altyapıya yatırımlar yapması ve çevresel değerleri koruyacak adımlar atması zorunlu hale geldi. Çünkü Bodrum, bir tatil cenneti olmanın ötesinde, insan onuruna yakışır bir yaşam kalitesine kavuşmayı hak ediyor.