İnşaat yasağı süresinin bitmesiyle birlikte hepimizin çevresinde bir takım çalışmaların başlamış olduğunu fark etmişsinizdir. Bu çalışmaların, projesi onaylı ve inşaat ruhsatlı olarak yapılmaya başlanan projeler ya da mal sahipleri tarafından yapılan tadilatlar olduğunu görmekteyiz.
Projesi onaylı ve inşaat ruhsatı alınmış olarak yapılan çalışmalarda ve de zaten mevcutta olup oturulan evlerde kullanımdan ötürü ihtiyaç haline gelen, yenilenmesi gereken boya, badana gibi yapılması mecburi işlerden dolayı mal sahiplerinin yaptırdığı ve belediyemizin kontrolünde olan inşaat ve tadilat işlemlerinde herhangi bir sorun bulunmamaktadır.
Fakat bunların yanı sıra mevcut evlerin altındaki depo, garaj gibi yerlerin yasa dışı olarak oturuma uygun bir daireye çevrilme çabası, mevcut konutun balkonlarının ya da çatılarının kapatılarak evin metrekaresinin büyütülmesi gibi yapılan birçok işlemlere de rastlamak mümkün…
Bu değişim girişimlerinin neden yapıldığının detayına indiğimizde ise, “nasıl olsa imar barışı çıkacak” düşüncesiyle keyfi değişiklikler ve mevcut olan yapılardan nasıl daha fazla bir kira geliri elde edilebileceğinin arayışları olduğunu görmekteyiz.
Tabi tüm bunların bir de sonucu var; karşımıza çıkan kaçak yapılar ve çarpık yapılaşma…
Son günlerde bu girişimlerin daha da hızlandığına şahit oluyoruz. Nedeni de yeni bir imar barışının çıkabileceği düşüncesi. Evet bu konuda meclise sunulan bir teklif var, ancak henüz çıkıp çıkmayacağı net değil. Ayrıca bizim için çıkıp, çıkmayacağı mı, yoksa bu uğurda yarattığımız çevre kirliliği, her geçen gün bozulan Bodrum’un doğal mimari görüntüsü mü daha önemli ?
Şayet imar barışı yeniden hayata geçerse, belirli bir tarihe kadar olan işlemleri kapsayacaktır. Dolayısıyla bugün yapılan işlemler bu kapsama girmeyebilir. Bu sebeple nasıl olsa çıkar mantığı ile bu çarpık ve kaçak yapılaşmaya devam edilmesi, doğru bir karar değildir.
Hepimiz bu güzel topraklarda yaşıyoruz, buranın havasını soluyoruz. Bodrum’u kendine özgü doğal güzellikleri ve yine kendine özgü mimari yapıları ile seviyoruz.
Şimdi soruyorum; kendi menfaatleri doğrultusunda bizi bu güzelliklerden mahrum etmeye kimin ya da kimlerin hakkı var?
Üzülerek belirtiyorum ki, artık rahatça ve alışılagelmiş bir şekilde hiç çekinmeden yasakları, kanunları delmek, çiğnemek ve yine dönüp dolaşıp çareyi devletten beklemek konularında gerçekten de uzman bir toplum olduğumuzu söyleyebiliriz.
Ama bilmeliyiz ki, her şeyin ötesinde Bodrum’ a yazık ediyoruz!
Her şeyin gönlünüzce olması dileğimle…