Sevgili okurlarım,
Benimde içinde bulunduğu turizm sektörümüz maalesef dışarıdan bakıldığı gibi çok renkli ve birçok olanağa sahip bir iş kolu yada sektör değil. Turizmi anlamak için inanın sadece içinde olmak lazım. Bunun dışında kim ne söylese ya da kim ne yazsa yeterli fikir vermez. Gelin biraz yaşadıklarımıza ve bunların sonuçlarına tanık olun. Eğer bu sektöre yeni başladıysanız hem de nelerle karşılaşabileceğinizi böylece görebilirsiniz.
Sezon başlamadan önce bütçe hazırlarsınız bunu da çok fazla araştırma yaparak ve de tecrübenizi ekleyerek hazırlarsınız. Bütçe doğrultusunda satış fiyatlarınızı belirlersiniz. Maliyetinizin en önemli kalemleri olan personel ücretleri ve yiyecek içecek maliyetini oluşturursunuz. Bitti sanmayın! Rakamlar satış fiyatlarınızda çok düşük, maliyetlerde ise çok yüksek çıkar! Nedeni patronunuzun engin görüşüdür. Sezon başlar yüksek fiyatlarınız satamaz ama suçlu siz olursunuz. Düşük maliyet rakamlarınız gerçekleşen giderlerinizi karşılamaz, yine suçlu sizsiniz.
Sezon başında anlaşma yaparsınız, “para çok lazım” derler bulursunuz, otelinize müşteri girmeden kasanıza paralar çekler girer. Ancak bu paralar sezon başlamadan kullanılır. Sezonda elektrik parası ödenecek para yetmez suçlu sizsiniz, personel maaşları ödenemez “ben çok yüksek dememiş miydim” denir yine suçlu sizsiniz! Bu arada personelin çoğu asgari ücretlidir, bir kısmı sigortasız çalışır, hatta izinsiz yabancı uyrukludur. Kimse bilmezse sorun yok ama denetimde görülürse suçlu yine sizsiniz. Kimse maliyetler düşsün diye size dikte edildiğini kabul etmez.
Tekrar para bulmanız istenir hatta “yönetici değil misin? ödemen lazım” diyen olursa da şaşırmayın. Sezon başında paralar alınıp başka amaçlı kullanıldığı kimseyi ilgilendirmez nedense.
Sezon bu zorluklarla başlar ve devam eder. Bu sırada herkesin aklı “maliyetler daha nasıl düşürülür” de olur. Yukarıda sayılı önlemler yetmez sıra gelir personel kıyımına. Nasılsa sezon ilerliyor üç beş kişi eksilse bir şey olmaz mantığı, tabi asgari ücretli çalışan değil, maliyeti fazla olan yöneticilerden seçilir bu eksilecek kişiler. Yaptıkları, emekleri çabucak unutulur. Sezon sonu gelir bu defa yönetici sorgulanır “şu kadar kar edeceğiz dedin ama daha az kar ettik” bu nedenle suçlu yönetici. Kimse “bu kadar müdahale ettik bütçe rakamlarını değiştirdik işlerini çalışmasını zorlaştırdık personel istikrarını darmaduman ettik” demez. Sadece daha az kar ettik suçlaması ön plandadır.
Aslında bu ve benzeri bahanelerin altında yatan gerçek nerdense “sezon bitmeden müdürleri gönderelim maliyeti düşürelim” faktörüdür. Nasılsa sezona yenisini buluruz mantığı. İstikrar, sezona kış döneminden hazırlanmak, müşteri memnuniyeti gibi etik değerler maalesef kimsenin umurunda olmaz. Yeter ki müdür parası ödemeyelim. İşverenler nasılsa bu düşüncede olduğu için birde dış etmenler devreye girer. Çok bildiğini zanneden akıl hocaları birde “müdüre mi para veriyorsun bu yoklukta o işi ben bile yaparım” der. Daha da yetmez “bana bırak sana iki katını kazandırayım” diyen sözde meslektaşlar. Sonuçta hiçbir zaman öngörülenden fazla kazanılmaz ama yönetici kıyımı evam eder. Bu ilkellikler işletmeleri sonuçta iflasa kadar götürüyormuş ancak bu noktaya gelince anlaşılır ama iş işten geçer.
Peki bu yanlışların sonucu sadece işletmelere mi zarar verir tabi ki hayır. Çalışan profesyoneller, yöneticiler, genel müdürler bu kıyımdan en çok zarar görenlerdir maalesef. Ne zaman kurumsallaşırız ve turizme profesyonel gözle bakarız ancak o zaman bu kıyımlar son bulur ve tabi ki işletmelerde daha çok kazanır ve daha uzun yaşar.