Yıllardır turizmimize kaliteyi kazandıralım hizmet standardımızı yükseltelim, çalışan veya çalışacak personellere eğitim verilim çabasını sürdürdük. Bu yolla sadece Dünyanın turizmde önde gelen ülkeleri ile yarışmakla kalmayız turizmdeki en önemli unsur olan sürdürülebilir turizm hedefine de ulaşabiliriz.
Fakat ne kadar mücadele etsek de bir yerlere gelip tıkanıyoruz. Kimi zaman devlet desteği yetersiz kalıyor kimi zaman yerel yönetim hizmetleri aksıyor. Çok zamanda turizm yaptığını düşünen işletme sahipleri veya yönetim kademesindeki bazı arkadaşlarımızın günü kurtarma metodu ile kaliteye ulaşmamızı maalesef engelliyor.
Özellikle Avrupa’da kalite ve güven olmadan ilerleyemeyiz Sürekli olarak turizmin dinamiklerini göz ardı eden bazı kişilerin alternatif Pazar bulalım avunmalarına itibar etmeyelim. Bizim pazarımız Avrupa ve Rusya’dır. Bu pazarlarda doygunluğa ulaşırsak alternatif pazarlar takviye olabilir.
Kalite ve güven özellikle sürdürülebilir turizm için çok önemli olduğunu söyledik. Ama güven konusunda ülke olarak yıllardır terör, depremler, çevremizde süren savaşlar hatta darbe girişimleri sebebi ile çok sarsıntılar yaşıyoruz. Birde istenilen tanıtım yapılamayınca ve içinde bulunduğumuz engellerin sebebi anlatılamayınca güven kaybı daha da büyüyor. Düşünün ki K.Maraş depreminden dolayı Bodrum turizmi etkilenebiliyor. Çünkü dünya deprem bütün ülkede gibi bakıyor.
En son Bolu Kartalkaya’da yaşadığımız otel yangını faciası da yine turizmimize güven kaybı olarak yansıdı. Dikkat ederseniz herkes yangınla ilgili birbirini suçluyor. Söylenenler daha vahim; önlem alınmadı, denetim yapılmadı ya da yetersiz denetim, hatta ahbap çavuş ilişkisi ile işler yürütüldüğü için bu felaket yaşandı diyenler maalesef yetkili kişiler. Ancak hiç kimse bu işin doğru yöntemi olan ruhsata gidiş yolundaki önlemlerin yasal yörüngede tamamlanmasını ve ruhsattan sonrada makul zamanlarda denetlenmesini tercih etmiyor. Sonuç 78 insanımız hayatını kaybediyor. Sonuç turizmimiz Güven kaybediyor.
Ve herkes birbirini suçlamaktan dünyaya bu yangının boyutları ne kadar büyük olsa da münferit bir olay olduğunu anlatma ihtiyacı duymuyor. Tabi turizm yine güven kaybediyor, maalesef yine yetkililerimiz seyretmekle yetiniyor yada birbirlerini suçlamakla zamanını geçiriyor. Oysa şuan çok önemli olan Erken Rezervasyon dönemi. Ayrıca sezona da en fazla 3 ay kaldı. Hepimiz başta turizme yön veren yetkililer ve biz profesyoneller mutlaka sezonu düşünerek, tedbirlerimizi ihmal etmemeliyiz.
Bu kadar badire yaşayan turizmimiz, günü kurtarma telaşından dolayı farkına varmıyoruz ama çok şey kaybediyor. Neyi kaybettiğimiz sorusuna başka yanıtlarda verebilir… Başta GÜVEN mesela.
Turizmde güveni kaybetmek irtifa kaybetmekle eş değer. Avrupa pazarını kaybetmekle eş değer. Zirveyi hedeflerken bulunduğumuz mevkiyi kaybetmekle eş değer. Sezon yaklaşıyor, satışların artması gereken dönemdeyiz diyoruz, öyleyse turizmde güveni kaybetmiyelim. Biz turizmciler uyuyamazken galiba sadece yetkililer uyuyabiliyor…