2024 sezonu iyisi ile kötüsü ile bitti sayılır. Özellikle yaz mevsimi ağırlıklı turizm yapılabilen Bodrum’da ve yazlık beldelerde sezonu tamamladık. Belki turizmde doluluk oranları istenilen ve de beklenen düzeye tam ulaşmasa da sezon genelinde %8-10 oranında doluluk artışları sağlandı.
Başta Bodrum olmak üzere pahalı olarak tanımlayacağımız üst segment tesisler doluluk sorunu yaşamadı. Bunun yanı sıra ekonomik sıkıntılarla mücadele eden dar gelir seviyesinin tercih ettiği nispeten ekonomik tesislerde doluluk sıkıntısı yaşamadan sezonu bitirdiler. Birde orta segment tesisler ve bu kategorinin müşterileri için turizm çok parlak değildi. Bu tesisler ne ekonomik fiyat uygulayabiliyor, ne de kalitelerini artırıp üst segment otel olabiliyorlar. Bu tutarsızlıkta istenilen doluluk ve turizm hareketliliğini zorlaştırıyor. Tıpkı ülkemiz ekonomisi gibi turizm müşterisi ya çok varlıklı ya da düşük gelirli!!! Özellikle Bodrum gibi iç Pazar destinasyonlarında faaliyet gösteren tesislerimizin bu gerçeği iyi okumaları lazım.
2024 sezonuna bu açıdan baktıktan sonra gelelim turizmdeki en büyük yaraya. Turizm herşey dahil olmalı mı? İspanya’nın yıllar önce uygulamaya koyduğu bir sistem herşey dahil. Biz ülke olarak Avrupa’dan ne ithal etsek bunu en uç noktalarda yaşayan ve yaşatan bir milletiz. Her şey dahilde maalesef böyle uçlarda uygulandı, uygulanıyor. Amaç turizm beldesinin dışında yer alan alanlarda clup havasında tesislerde uygulama olmasına rağmen, sokak aralarındaki 10-15 odalı pansiyonlarda bile herşey dahil uygulanır oldu.
Yıllardır kaliteli turizm savunması yaptık, “hedef kaliteyi yükseltelim gerekirse turist sayısı az olsun ama kişibaşı gelir yüksek olsun” diye çok çaba sarfettik, hala da çabalıyoruz, ama alışkanlıktan vazgeçemiyoruz. Arz-talep meselesi diyebilirsiniz ama kaliteyi istenilen seviyeye çıkardık da tutmadı diyebilir misiniz. Ülkemizde turistin kişibaşı harcaması 727 Euro, İspanya’da ise bu rakam 1329 Euro. Herşey dahil sistemini getiren İspanya ile aramızdaki fark bile bu sistemi ne kadar yanlış uyguladığımızı göstermekte.
Özellikle alt ve orta segment otellerde kalite aramak nerdeyse hayal. Bir kg ve fiyatı 24 TL olan bir ürünü 1 TL eksik olsun da kalitesi nasıl olursa olsun diyen işletmeciler. Buna göz yummak zorunda kalan profesyoneller hepimiz bu kalite kaybından ve de gelir kaybından sorumluyuz.
Kalite kaybını yaşarken otel müşterisinin sorumluluğunu da göz ardı edemeyiz. Özellikle “ben parasını verdim istediğimi istediğim kadar alırım. Tüketmesem de kimse karışamaz nasılsa herşey dahil” demeye kimsenin hakkı yok. Siz müşteri olarak masanıza yerleştirdiğiniz ürünlerin sadece yiyip içtikleriniz kadarının hakkına sahipsiniz. Asla masada kalan, artan, içilmeyen, yenilmeyenler sizin hakkınız değil. Buna müsriflik diyoruz, israf diyoruz. Bu da maliyetlerin artışı demektir ve tabi kalitenin düşmesidir.
Anlaşıldığı üzere herşey dahil sistem bize uymuyor ve biz uygulayamıyoruz. Hızla olmaz ama artık hedefin herşey dahilden kademeli olarak vazgeçip uygulama alanlarını daraltıp kaliteye yönelmek olması gerekli.