Turizmimizin içinde bulunduğu sıkıntılı günlerde biz profesyonel yöneticilere düşen bu durumdan nasıl çıkacağımızı iyi analiz etmek olmalıdır. Sıkıntılı dönemler asla bizlerin kendini akıntıya kaptırıp “ortam zaten böyle” hayıflanması ile zaman kaybettiği anlar olamaz.
Kendimizi iyi analiz edip, iyi bir bütçe yapalım ki finansal başarı olmadan yaptığımız hiçbir başarı başarı sayılmaz. Bütçe olmadan daha doğrusu çok iyi analiz edilmiş bir bütçe olmadan finansal başarı yakalanamaz. Bütçeli çalışma konusunda işveren yeterli duyarlılığa sahip değilse onlara da bütçe çalışmasını dikte etmeliyiz.
Bir diğer konu; “Personel eğitimi”. Hepimizin bildiği bir gerçek; iyi personel iyi hizmet, mutlu personel mutlu ayrılan müşteridir. Müşteri memnuniyetini yakalamadan istediğimiz satış pazarlama ve fiyatlandırmayı gerçekleştiremeyiz. Bu da finansal başarısızlık demektir. Ayrıca personeli iyi eğitemezsek kalifiye eleman açığımız daha çok personelle ve daha büyük personel maliyeti ile çalışmak zorunluluğu getirir.
Sırada satış pazarlama ve tanıtım var. Avrupalı turistin ülkemize gelme olasılığı gittikçe azalıyor. Ortadoğu ve Hindistan güven verici alternatifler değil. Ancak bu olumsuzluklara rağmen ülkemize vize uygulamayan ülkeler var, Rusya ve Türki cumhuriyetler var, yurtdışında yaşayan gurbetçi vatandaşlarımız var. Bunlara bazen spontane alternatif örneklerde ilave edebiliriz. Örneğin Kapadokya’nın Aziz George için Brezilya’ya açılmış olması gibi.
Alternatif her zaman yaratılabilir. Bu ülkemizin tanıtımı olduğu kadar turizmcinin katıldığı fuarları iyi değerlendirmesiyle de doğru orantılıdır.
Bu yazımda turizmin sıkıntılı günlerinde biz profesyonellere düşen sorumluluklara da değinmeye çalışıyorum. İyi bütçe personel eğitimi özellikle alternatif pazarlara yönelen satış politikası ve iyi tanıtım.
Maalesef iyi yönetici veya gerçek profesyonel olmak gibi bir kaygı gütmeyen çok sayıda meslektaşımız var. Kendini geliştirmeyen, eğitmeyen, araştırma yapmayan, personelinden uzak duran, eğitim vermeyen, turizm dünyası ile ilgilenmeyen üst düzey yönetici vasıflı çalışanların sayısı inanın piyasanın %75’ini oluşturmakta. Hasbelkader ya da eş dost vasıtası ile özellikle de aile akraba durumundan buralara gelen yönetici oranı %75.
Maalesef bu arkadaşlarımızın çoğu da nasılsa burada olamamasına mani bir durum olmayacağını düşünerek, belki de emekli olana kadar kendilerini geliştirmeden yeni bir şeyler öğrenmeden çalışabilmekteler. Bu durum turizm sıkıntıya düşünce arayışa giren, çözüm üreten profesyonellerin azınlıkta kalmasına neden oluyor. Böyle bir durumda ilk akla gelen; “devlet bize destek vermeli başka çözüm yok” düşüncesi.
İyi profesyonel oranını artırmalıyız. Bana göre burada devletin yapması gereken; otellere ruhsat verirken yeterliliği olan profesyonel yönetici bulundurma zorunluluğu getirmelidir. Unutmayalım ki bu sıkıntılı dönemler profesyonellerin çalışması ile aşılır.
Yaşadığımız destinasyon, güzel Bodrum’umuza da patenti bana ait bir sözle başlayalım ‘’Bodrum müşterisi için Bodrum’da olmak tatilden önce gelir’’. Bu doğrultuda Bodrum müşterisine sahip çıkalım. Bu tabii ki iyi hizmetle olur. Yine aynı konuya değineceğiz ama iyi hizmet, eğitilmiş personel ve profesyonel yönetimlerle sağlanır. Bodrum içinde fuarların sadece ilk günü değil her günü verimli olmalı. Bu da iyi tanıtım ve iyi satış getirecektir.
Güven turist için olmazsa olmaz bir kavramdır. Bodrum’un güvenliği için hepimiz gerekli özveriyi göstermeliyiz. Personel eğitmek yerine “ucuz eleman olsun da kim olursa olsun” deyip terör destekçilerini, mültecileri, kaçak işçileri kabul etmeyelim. Edenlere de karşı duralım.
Bodrumu tanıtacak fuar ve sempozyumlar Bodrum turizmi için gereklidir. İnşallah yeni sezon başında bir gurme fuarı ile BOYD bir adım atacak. Diğer kurumların ve yerel yönetiminde bunu devam ettirmesini çeşitlendirmesini dilerim.
Unutmayalım iyi turizm, profesyonellerle yapılır.