En baştan söyleyeyim; bu yazının konusu işini çok doğru yapan, özenen, yaptığı işin hakkını sonuna kadar veren esnaf ve turizmciler asla değildir.
Hiç suçlu aramayalım kardeşim. Dönelim kendimize bakalım!
Sen marketten aldığın hazır mezeyi bana 200 liraya kakalamaya çalışırsan,
Arkası görünen zar gibi peynirle yaptığın tostu 150 liraya bana kakalarsan,
Maliyeti 5 lira olmayan market kahvesini 120 liraya satarsan,
Bir şişe suya 50 lira dersen,
Bu millet sana bir kere gelir, bir daha gelmez kardeşim! O yüzden iş yok diye hiç ağlama, kimseye çamur atma. Önce dön kendine bak ve “ben ne yapıyorum” de!
Sadece kendin yapsan iyi! Ama bu yaptığın şarlatanlıklarla işini çok doğru yapan esnafı da töhmet altında bırakıyor, Bodrum’u karalıyorsun!
Sakın bana; “maliyetler çok arttı, kiralar çok yüksek” masalını anlatma! İşini hakkıyla yapan da o maliyetle, hatta çok daha fazlasıyla yüzleşiyor. Çünkü işine, müşterisine, Bodrum’a saygı duyuyor. Anı değil, bütünü düşüyor.
Eğer biz bu fırsatçılara fırsat vermeye devam edersek, bunları afişe etmezsek sadece biz değil bütün Bodrum zarar görecek, görüyor.
İşte o yüzden vatandaşımız Yunan adalarına, yurt dışına gidiyor, tatilini başka yerde geçiriyor, Bodrum’a gelmiyor.
Bu cennet gibi ilçeyi ucuzlatmaya, basitleştirmeye, karalamaya kimsenin hakkı yok, olamaz! Yeter ki bu fırsat düşkünlerine prim vermeyelim!