Tarihimizin en büyük acılarından birini yaşıyoruz. Can kaybımız 40 bini geçti, belli ki daha da artacak! Depremin ilk saatlerinden itibaren tarifi mümkün olmayan acıları hepimiz yaşıyoruz.
İşte bu noktada Türk Milleti olarak geçmişte imkansız denen kahramanlıkları nasıl gerçekleştirdiğimizi bir kere daha anladım. Milletimiz öyle büyük bir dayanışma içine girdi ki, ben dünyada bu kadar kısa sürede böylesine büyük bir dayanışmayı dünyanın hiçbir milletinin yapabileceğine inanmıyorum.
Depremin hemen ardından Bodrum da tüm Türkiye gibi adeta seferber oldu. Yardım yapmak isteyen güzel yürekli insanlarımız, yardım toplama merkezleri önünde uzun kuyruklar oluşturdu. En küçüğünden en büyüğüne Allah herkesten razı olsun.
Ancak bütün bunlar olurken, içimiz bu kadar yanarken bazı siyasi isimlerin ön plana çıkma yarışında olduğunu görmek içimizi burktu.
Ak Parti Bodrum İlçe Başkanı Osman Gökmen, sağolsun hiç durmadan Bodrum Belediyesi’ne verdi veriştirdi. Koli, yelek polemikleri hepinizin malumu. Bodrum Belediyesi’nin deprem bölgesinde yaptığı çalışmaları görmezden gelip, Ak Partili başkanın yönettiği Yatağan Belediyesi’nin çalışmalarını övdü. Sanki Bodrum Belediyesi ve Yatağan Belediyesi başka ülkelere ait 2 belediye! Deprem bölgesine giden yardım kolilerinin üzerinde Bodrum Belediyesi yazsa ne olur, yazmasa ne olur! Yardım TIR’ının üzerinde Bodrum Belediyesi yazsa ne olur, Muğla Valiliği yazsa ne olur? Belediyede valilikte bizim değil mi?
Orada acıyı yaşayan, tahmin edemeyeceğimiz kadar zor durumda olan insanlarımızın koli üzerinde yazana, TIR’a bakacak hali mi var Allah aşkınıza!
Eski CHP İlçe Başkanı Halil Karahan, gençleri toplayıp yelek üzerinden eleştiri yaptı. Ha belediyenin yeleğini giymişsin, ha kaymakamlığın ne farkeder ki! Neyin yarışını yapıyoruz, amacımız ne? Amacımız yapılan yardımlar üzerinden siyaset yapmak mı, yapılan yardımı sağlıklı bir şekilde doğru yerlere ulaştırmak mı?
Bu siyasetçiler ve sözüm ona yaptıkları siyaset yüzünden maalesef ülkemizde büyük bir kutuplaşma yaşanıyor. Ama bu ayrımcılık, bu kutuplaşma en çok milletimize, devletimize zarar veriyor.
Herkesin anlamak zorunda olduğu nokta ise şu;
O önüne yazı yazmak için birbirinizle yarıştığınız, aklınızca siyaset yapmaya çalıştığınız yardımlar var ya! İşte o yardımları bu milletin yüce gönüllü insanları sizin o kahrolası siyasetinize, şovunuza ortak olmak için yapmadı. O insanlar onbinlerce canımızın gittiği, buz gibi havada donan, aç ve açıkta kalan insanlarımızın yarasına bir damla da olsa merhem olabilmek için yardımları yaptı, yapmaya devam ediyor!
Bu kadar asil, bu kadar yardımsever, fedakar bir milleti kullandıklarını sanan bu sözüm ona siyasetçiler gölge etmeye çalışıyor! Ama gölgeleri kendi tırnaklarının ucu kadar bile yer kaplamıyor.
Artık kendinize gelin. Acı üzerine siyaset yapmayın. Hiçbirimizin ne parti, ne siyaset umurumuzda değil. Tek bir amacımız var, bu afetin yaralarını elbirliğiyle sarabilmek.
Siz bu şekilde davranarak siyaseten bir şey elde etmiyorsunuz. Tam tersine herkesin nefretini kazanıyorsunuz, benden söylemesi!